SosyalYazilar

Kuran-i Kerim Mucizesi (birinci bölüm)

 

Yazar zeynep Roz Semali’nin(Suzan) Hidayet tadı kitabından

Kuran-ı Mecit kitabındaki mucizelerinden biri budur ki her ne kadar ki insanın bilimi ve bilgisi ilerlerse bu semavi kitaptan yararlanma imkanı da daha çok artacaktır. Buna ilaveten Kuran-ı Kerim’in başka mucizelerinden birisi de budur ki her çağ ve zamanda o devrin ilmi ve akıllı iktizasına göre yararlanmak imkanı verir.

Bu yüzden imam Sadık (a.s) buyurmuştur ki :

Kuran-ı Mecit bütün asırlardaki insanlara aittir ve bu yüzden mucize olarak adlandırılmıştır.

Hz Mesih (a.s) buyurmuştur ki bir ağacı onun vermiş olduğu meyvesinden tanımak mümkündür. Şimdi sizin inancınızdaki (bahailik) bazı mefhumların anlaşılması için “yıldızların dokulmesi ” teriminin incelenmesi ve araştırmasını ikan kitabinda ne anlama gelmiş olduğu hususunda konuşacağız. Bu kitapta açık ve net şekilde yıldızların dökülmesi yok sayılmıştır ve onun istiskal şekli soyledir: Her yıldızın binler ve binlerce kere yer küreden daha büyük oldukları için onun dökülmesi buna benzer ki bir dağ küçük bir zerrenin üzerine dökülmüş olsun. Eğer bütün dünya bilginleri ve ilim adamları bir araya gelipte böyle bir düşünce üzerinde fikir verseler dünyaları yaratan tanrıya and olsunki onlar tek bir sesle şunu diyeceklerdir : Böyle bir tefsir ikan kitabı yazarının ilmi ilkelerden habersizligini göstermektedir. Çünkü ilk olarak yıldızların  yıkılışı onların içindeki enerjinin son bulungu zaman mümkün olabilir ve böyle durum olunca o gezgenin hacmi çok çok küçülüp ve daha aşağı bir uzayda dağınık bir gezegen haline dönüşmüş olur. İşte bu sebepten dolayı o büyük hacmiyle yer küresinin üzerine düşme imkanı olamaz… Ve bugün artık her ilk okul öğrencisi bunu     biliyor ki yerküre uzayda mevcut olan milyarlarca zerreler arasında küçük bir zerredir.

İlginç olan konu budur ki ne Kuran ve ne  incil’de yıldızların yer üzerine dökülmesinden hiç bahseldilmemiştir. Sadece yıldızların dökülüşüne işaret edilmiştir.

Moleküllerinin atomları o kadar küçüktürler ki en güçlü mikroskoplarla dahi görünemezler. Eğer onlardan bir milyon kadarını birbirinin yanına koyarsak bir iğne ucu kadar ince bir nokta büyüklüğünde bir hacim oluşturacaklardır. Her zaman bin milyardan onbin milyara kadar atom birbirinin yanında dizilmiş olursa bu korkunç sayıdaki atom 1 santimetre kadar hacim oluşturacaktır.

Atom çekirdeği ve onun etrafında gezen elektronlar arasındaki boşluk oranı çekirdek ve elektron hacmine nispeten korkunç derecede boş bir alandır. Siz bir atom çapını bir kilometre farz ederseniz bu mesafenim sadece 1 metresi proton ile doludur. Yani elektronlar proton etrafinda bir kilometrelik bir uzaklıkta dönmektedir. Elektron ve çekirdek arasında büyükçe geniş bir boşluk yer almaktadır. Başka bir deyişle dünyadaki canlı ve cansız varlıklar içi boş olan atom birimlerden teşkil olmuşlardır. Şimdi eğer atomdaki bu boşluk yok olursa dünyadaki maddeler aynı ağırlıkta olan küçük bir maddeye bedel olacaklar ve işte dünyanın maddi düzeni bir göz kırpma zamanı içinde karışıp ve dağılacaktır.

 

Eğer varlığı yaratan tanrı dünyadaki kainat ve varlığın ömürüne son vermek isterse dünyadaki atomlarda elektronların dağılması ve çekirdeklerin bir araya gelmemesi icin ilahi bir emir vermesi yeterli olacaktır. O zamanda yerküre küçük bir portakal boyutunda olacaktır ve uzaydaki bütün gezegenler büyük ve küçük yuvarlak cisimlere dönüşüp ve uzayda hedefsiz bir şekilde hareket edeceklerdir. Kuran-ı Kerim üzerine binlerce defa yeminler olsun ki her ne kadar Kuran muhatapları cahil araplar olmuş olsalar bile onun asıl muhatapları kıyamet gününe kadar tüm insanlardır. Bu yüzden Kuran-ı Kerim’in içinde öyle bir mefhumlar yer almıştır ki insan oğlunun hayretten parmak ısırmasına neden olmuştur. Kuran-i Kerim’in ayetlerine aşina olduğumuz zaman bize bu gerçeği öğretmiş olur ki  Kuran ayetleri sadece teşbih olması gereken yerlerde bu özellikten yararlanmıştır. Üzüntü verici konu budur ki Bahai inancını müjdeleyen  öncü şuna  inanmaktadır: ‘Şii ve Ehlibeyt severlerin hiç birisi kıyamet mefhumunu anlamamışlardır.’

Onun bu iddiası ilahi sözlerden hiç bir şey anlamamış olduğuna başka bir kanıttır. Çünkü insanların aklı her hangi bir konuda aciz kaldığı zaman hekim ve bilgin olan Allah şöyle buruyor: Onların çoğu derk edemezler.

 

Evet bugünkü dünya ilim ve bilinçli olma dünyasıdır. Sizin tarafınızdan benzetilen herhangi bir konu bugün ard arda ilmi bakımından ispat olunmuştur. Kuran-ı Kerim kendi ayetlerinin hak olduğunu ispatlamak için bir kanıt getirmiştir:

 

Eğer bu kitap Allah’tan başkası tarafından inmiş olsaydı o halde onda bir çok eğrilik ve ihtilaf bulmuş olurdunuz. Ama sizin bahailiğinizde açıkça inkar ve nehiy olan ve teşbih ve temsile benzetilmiş olan konular ilahi mucizelerdir.

İmam Sadık(a.s) 6 inci imam şöyle buyurmuş:

“Bütün mucizelerin temelleri ilime dayanmaktadır.”

Ve bugün ilim ne de güzel bunu ispatlamaktadır. Bunun mucize olarak adlandırılmasının sebebi budur ki onun Allah’ın izniyle çabucak gerçekleşmesidir. Bir fiilin gerçekleşmesi için onun illeti ve bu illet sonucunda zaman içinde  meydana gelen sonuç arasında geçen zaman aralığı yok olmasıdır.  Hz. Musa (a.s) hakkında gerçekleşen ilahi mucizelerden bir tanesi Hazretin elindeki ağacın ejderhaya dönüşmesini. Eğer dünyayı yaratan halik olan tanrıya inanmış olursak bunu kabul etmemiz gerekir ki dünyanın ilk yılanını tabiattan yaratan Allah’ın elbet ve kesinlikle bu işi tekrarlamaya da gücü vardır.

 

Bugün bilginler bir odunun uzun zaman süresi içinde bir sürüngen hayvana dönüşüm aşamalarını detaylı olarak araştırmaktadırlar. Bu mucizenin gerçekleşmesi için zaman aralıklarının kırılıp yok olması gerekir ki işte bu yüzden Mucize olarak adlandırılmıştır ….

Şimdi siz bahailerin kitabında “bir kimsenin elindeki ağacın canlıya bedel olma” terimini incelediğimizde:

“Bir Asa ( eldeki ağaç) ‘nın ejderhaya bedel olmasınının maksat ve manası şudur ki Hz Musa’nın (a s) kelam ve sözü onları bir ejderha gibi korkutup mağlup etmiştir.”

Bu tefsir ve deyişe cevap olarak şunu söylememiz gerekir ki eğer Kuran ayetlerine bakacak olursak Hz. Musa’ya bu mucize Allah’ın bir ayetidir. Ve bu kanıtı ispat olduğunda Hz. Musa Allah’a şöyle arz ediyor: “Ey Allah’ım! Benim dilimdeki düğümü çöz ve benden daha fesih konuşan kardeşim Harun’u bana yardımcı ve vezir kıl.” Evet demek ki bu konuyu ilim ispat etmiş ve Kuran-i Kerim ayetleri de sizin bu mantığınızı reddetmektedir.

Ve şunu gösterir ki sizin bu sözünüz ne kadar insandan uzak ve hayret vericidir! Ki bütün ilahi mucizeleri (ilmi esaslara dayanmasına rağmen) reddetmektesiniz.

Sonra kendi inancınızın öncüsü hususunda şuna inanırsınız ki onun idam edilmesinde ona doğru 700 e yakın kurşun ateş edilmiş ve bunların birisi bile onun vücuduna isabet etmemişir! Halbu ki bu sizin hiç bir ilmi esas ve ilkenize uyum sağlamıyor.

Diyelim ki uyum sağlarsa bile ona inanmak ve Peygamberlerin mucizelerini reddetmek sizin insaf yolundan ayrılmış olmanıza açık bir kanıttır.

 

اطلاعات بیشتر

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

twenty + two =

Ayrıca kontrol edin
Kapalı
Başa dön tuşu