SosyalYazilar

Kuran-i kerim mucizesi (ikinci bölüm)

Yazar Zeynep Roz Semali(suzan)

Hidayet tadı kitabımdan:

Kuran-i kerim

Kuran-i mecit kitabı mucizelerinden biri budur ki her ne kadar insan bilimi ve bilgisi ilerlemişse bile bu semavi kitaptan yararlanma imkânı daha çok artacaktır.

Buna ilaveten Kuran-i Kerim’in başka mucizesi de budur her çağda ve zamanın halkında hâkim olan ilim ve akılı ihtidasına göre kur-an kitabından yararlanmak imkânı vardır. Bu yüzden İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki;

‘’ Kuran-i mecit bütün asırlardaki insanlara aittir ve bu yüzden mucize olarak adlanmıştır.’’

Biz burada tekrar Hz. Mesih(as)’in buyruğuna işaret ediyoruz ‘’Bir ağacı, onun vermiş olduğu meyveden tanımak mümkün olur.” Şimdi siz Bahailerin Beyan(Ali Muhammed Bab’ın getirmiş olduğu semavi kitap) kitabını okuyarak onu değerlendireceğiz. Bu kitapta yazılanlardan birisi şudur: “Her kim kendi yanında 19 cilt kitaptan daha fazla kitabı olursa o adam her cilt fazla kitap için kefaret olarak 19 miskal altın ceza ödemesi gerekir!’’

Şuna dikkat ediniz. Semavi Furkan kitabı devrinin geçmiş olduğunu ve haşa kur-an kitabının döneminin batıl olduğunu ilan ediyor! Diğer taraftan siz Bahailerin, Akdes kitabınızda açıkça yazılmıştır ki Beyan kitabı hususunda soru sormak haramdır! Hâlbuki sizin inanç öğretilerinizden biri, gerçeğin özgürce araştırmasıdır. Evet, bu gibi birbirine zıt söylentiler sizin inancınızda çokça görülmektedir. Biz bu gibi sözlerin Bahailikte sık olduğunu ispatlamak için burada bir kaç tanesine işaret ediyoruz.

Talimlerinizden birisi taassupların terk edilmesidir. Hâlbuki sizin inancınızda o kadar 9 ve 19 sayıları üzerinde taassup vardır ki küçük bebekler bile kendi semavi gıdaları olan anne sütüyle beslenmeden mahrum olmuşlar(her ne kadar 9 ve 19 sayıları bazı İslami yazı ve inançlardan alınmıştır). Sizin kitaplarınızda bebeklerin sütle besleme süresi 2 seneden 9 aya azalmıştır. Hâlbuki bugün gıda ve beslenme uzmanları bebeklerin 2 sene anne sütüyle beslemesinin önemi ve gerekliliğini vurgularlar.

 Bilmeniz için söylüyoruz bebeğin bu 2 sene süt alma dönemi onların anneleri için bile yararlıdır. Çünkü bebeklerin birçok ruhi düzensizliklerden korumasına ilaveten onların annelerinin birçok cismi zararlardan sağ kalmasına sebep olur ve daha hayret verici budur ki bu 2 sene süt verme döneminde kadının doğumu nedeniyle şekil değiştirmeye uğrayan doğum organı aynen kendi eski haline geri dönmüş olup aynı şeklini almış olur! Evet, işte budur sağlam din anlamı ve ebedi kitabin manası…

Tıbbi tecrübelerle ispatlanmıştır ki bebeğe 2 sene süt vermek annenin göğüs kanserine yakalanma ihtimalinin hayli azalmasına sebep olur.

Sizin inancınızdaki diğer çelişkili hükümlerden, Bahai namazını kılmayan kişiden uzak durma emridir. Ama başka bir hükümde şöyle söylenmiş, ‘’Bahailikte ağır olan hükümler ( müşrikler ve kâfirlerle evlenmek) sırtlardan kaldırılmıştır ve herkesle hatta kâfir ve müşriklerle evlenmek caiz sayılmıştır!’’

Bunu bilmeliyiz ki böyle hükümler insanların sırtındaki yükü hafifletmek yerine onlara daha zorluk veren hükümlerdir. Zira birçok boşanmaların sebebi karı ve kocanın farklı dini inançlara sahip olmalarıdır.

Bahailikte size verilen emirlerden biri budur ki Bahailiğe iman edenler için rahmet ayeti ve bu inanca kâfir olanlar için azap ayeti gibi olunuz! Evlenmiş bir çift için izdivaç rahmet ve dostluk sebebi olması gerekirken siz kâfir ve müşriklerle evlenirken nasıl bu samimiyet gerçekleşir? Hâlbuki onlar için azap ayeti olmanız farz kılınmıştır.

Ama Hekim ve Rahim olan ulu tanrı kuran-i Kerim’de açıkça mümin olan erkek ve kadınları, müşrik erkek ve kadınlarla evlenmekten nehyetmiştir. Bu yoldan aile içinde kavga ve anlaşmazlık çıkmasına önceden mani olmuştur. Böylece kâfirlerle evlenmeye izni verilmemesi adında iman edenlerin sırtından ağır yükün kaldırılmasının gerçek anlamı olduğunu göstermiştir. Hâlbuki Bahailikte bu anlam tam ters yani kâfirlerle evlenmekte kullanılmıştır. Kuran-ı kerimi okumak ve ayetleri manasında fikir verince her düşünce ve fikir sahibi şunu anlayacak ki bu kitap her zaman için nazil olmuş ebedî bir kitaptır.

Sizin inancınızdaki zıtlıklardan birisi budur ki başımızdaki bütün saçların kesilmesi haram olmuştur ve tanrınızın hüküm için acayip kanıtı budur ki ‘’Her iş için bir hikmet vardır.’’ Ama bu mantık bu hüküm yazan kimsenin mantıksız olduğuna yeterlidir. Bunun nasıl olduğunu sorarsanız diyoruz ki eğer bu hükme uymuş olursak o zaman sizin inancınızda bıyık ve sakal kesmesi de bu emire göre yasak ve haram sayılır. Ama ki böyle bir iş sizde haram olmayıp aksine izin verilmiştir.

İşte bu yüzden kuran kerim de buyrulmuştur ki ‘’Eğer bu kitap tanrıdan başka birisi tarafından olsaydı muhakkak onda ihtilaf ve tahrif gözükecekti.’’

Sizin inancınızdaki diğer zıtlık budur. Sizin tanrı yaratan önderiniz(Bahaullah bir kitabında diğer tanrıları yarattığını söylemiştir) Bahaileri diğer kimseler karşısında edepli olmaya vasiyet etmiştir. Onun bir deyişinde edepli olmak tanrıya yaklaşmak için bir elbise olarak nitelemiştir. Fakat Bahaullah, büyük bir İslam din âlimi ve mütefekkir olan Ayetullah Necefi Isfahani’ye, ibnuzziib yani kurdun oğlu adını vermiştir! Bu alçak söz ve ifade ile onun babasına da büyük hakarette bulunarak, ona küfür etmiştir!  Madem bir kimse bu miktarda edepsizdir. Onun takipçilerinden nasıl terbiye ve saygı beklenebilir! Hâlbuki İslam peygamberi Resulü Ekrem(Allah’ın selamı onun üzerine olsun) hiç bir zaman kendisinin amel etmediği bir işi ve öğüttü başka kimselere tavsiye etmezdi ve etmedi.

Yine Bahailikte tenakuz ve karşıt sözlerden biri budur ki “Her zaman hoş kokuların talibi olunuz ve her çiçekten bu kokuyu alıp koklayın.” Ama diğer taraftan Bahailere eski semavi emir ve sünnetlerin tümünü bırakma emri verilmiştir! Hatta Hz. İbrahim’den kalan hac merasimi sizin inançta haram olmuştur! Bugün bütün dünya bilginleri ve mütefekkirleri bir araya gelmiş olsaydılar Hac merasiminden daha yüce ve hoş kokulu bir olay bulamazlardı.

Yine hayret veren konu budur. Sizin inançta insanın en değerli sıfatları içinde vefalı olmaktan daha yüce ve değerli bir sıfat olmadığı öne sürülmüştür. Evet, ama bize göre de, vafadar olmak sıfatını, Resulü Ekrem(sav)’den öğrenmek gerekir. Çünkü o hazret Allah’ın emiri üzerinden İbrahim’i hac ile Allah’ın bütün buyruklarına ve hükümlerine vefakârlığı yerine getirmiş oldu.

Hacdan bahis olunca şimdi İbrahim-i hac ile siz Bahailerin haccını birbiriyle mukayese edelim:

 Sizin hac İran’ın Şiraz şehrindeki öncünüzün evini ve ya Bağdat’ta tanrınızın evini görüp ziyaret etmekten ibarettir! Hakikaten her düşünce sahibi bunu görünce hayretler içinde kalacaktır! İlginç olan budur ki Bahailikte Sokak ve yollarda zikir söylemek haram kılınmıştır. Fakat bunula beraber sizin haccınızda yapılması gereken ve emr olunan işlerden birisi budur ki tekbir söylerken şehre girmek gerekliğidir! Trafiği yoğun olan Şiraz ve Bağdat gibi şehirlerde Bahai haccının amellerini yerine getirmek bugünkü şehir koşullarında imkânsız olduğundan artık bahsetmiyoruz.

İnsanoğlu kemal peşinde olan bir mahlûk olduğu için hiç bir akıl sahibi sizin Bahai haccı İbrahim-i haccın yerini almasını Kabul edemez.

Tıklayın: Birinci Bölüm

اطلاعات بیشتر

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

eight − 4 =

Ayrıca kontrol edin
Kapalı
Başa dön tuşu